9 Kasım 2015 Pazartesi

Sandığımız yerde miyiz?



"Siyah Kuğu / N.Nassim Taleb / 2007" kitabından derlenmiştir.
Sandığımız yerde miyiz?
Avustralya’nın keşfinden önce, Eski Dünya’ da, bütün kuğuların beyaz olduğuna inanılırdı. Görülen ilk siyah kuğu gözlem ve deneylere dayalı öğrenmenin ciddi boyuttaki sınırlamalarını ve bilgilerimizin kırılganlığını ortaya çıkardı. Milyonlarca beyaz kuğu, kuğuların tamamen beyaz olduğunu ispatlamaya yetmez ama bir tek siyah kuğu aksini ispatlamaya yeter!

Siyah Kuğu mantığı, bilmediklerinizi bildiklerinizden çok daha önemli kılar. Siyah Kuğuya maruz kalan ortamlarda tahmin yapamayız, aslında bunun farkında dahi olmayız. Siyah Kuğular öngörülemediğine göre, safça onları öngörmeye çalışmak yerine varlıklarına alışmamız gerekir.

Tarih ve toplumlar emeklemez, sıçrama yaparlar. Ciddi bir titreşim hissettirmeden, bir kırılmadan diğerine geçerler. Yine de bizler öngörülebilir, küçük aşamalar halinde ilerlemeye inanmak isteriz. Dünya, genetik yapımızın yetişemediği bir hızla değişti. Çevremize yabancılaştık.

Duygusal donanımımız doğrusal nedenselliğe göre tasarlanmıştır. Her gün çalışırsanız daha çok öğreneceğinize inanırsınız. Böyle olmazsa moraliniz bozuluverir. Dünya düşündüğümüzden, ya da bilim adamlarının düşünmek istediklerinden daha az doğrusaldır.

Doğrusal ilişkiler istisnadır. Yalnızca sınıflarda, ders kitaplarındadır, çünkü anlaşılması kolaydır. Her gün tenis oynarsınız, hem de hiçbir gelişme olmadan. Sonra, birdenbire profesyonelleri yenmeye başlarsınız. Platonik bir fikir olan doğrusal ilerleme norm değildir.

Tabiat ana bizleri güzel, küçük fakat sık tekrarlanan ödüllerin düzenli akışıyla tatmin olmaya yöneltmiştir. Belirttiğim gibi, ödüllerin büyük olması şart değildir, sık olması yeterlidir.

Ekonomide ve sosyal hayatta giderek belirginleşen bir ağ formasyonu var. Bu ağların bazı noktaları birincil önemdeki kesişme veya birleşme noktalarıdır. Ağlar ufak tefek çalkalanmalara dayanıklıdır ancak birincil noktalardaki bir aksamanın yıkıcı sayılabilecek ölçüde önemli sonuçları olacaktır.

Örnek grubumuz büyükse, tek bir örnek bütünü veya toplamı önemli oranda değiştirmeyecektir. En büyük olgu etkileyici ama toplam açısından önemsiz olacaktır. Bu olgudan ütopya ülkesi VASATİSTAN olarak söz edeceğim. Kimi zaman eşitsizlikler öyle bir boyuttadır ki, tek bir örnek bütünü veya toplamı orantısız biçimde etkileyebilir. Bunu da ütopya ülkesi AŞIRİSTAN olarak anlatacağım.

Karmaşık bir alanın özelliği şudur: hem zamansal (değişkenlerden biri geçmiş değişimlerine bağlıdır), hem yatay (değişkenler birbirlerine bağlıdır), hem de çapraz (A değişkeni B değişkeninin geçmişine bağlıdır) öğeler arasındaki karşılıklı bağımlılık derecesi yüksektir. Dolayısıyla Gausçu merkezi limit teoremini engelleyen olumlu döngüler de görülür. Bu da doğrusalsızlık demektir. Karmaşıklık Aşıristan’ ı ima eder (aksi her zaman doğru değildir).

Dünya Aşıristan’a gitgide daha fazla yöneliyor, Vasatistan’ ın etkisi giderek azalıyor. Aşıristan’ da kimse güvende değildir, kazanıyor olmanız kazanacağınızı garanti etmez. Tümüyle yok olacağınız da iddia edilemez. İnsanlara Vasatistan’ a özgü yöntemler öğretiyoruz, sonra da onları Aşıristan’ da kaybolmaya bırakıyoruz. Bu tıpkı bitkiler için ilaç geliştirip, insanlara uygulamaya benziyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder