26 Şubat 2024 Pazartesi

Çoğu Zarar Azı Karar- Dünyayı Küçülme Kurtaracak / Jason Hickel / 2020 / kitap özeti

Önsöz

XR (Extinction Rebellion) - Yok Oluş İsyanı. En büyük destekçilerinden biri Greta Thunberg olan harekettir, acil durumun ikrarıdır. Bazı devletler çevre ırkçılığı - ekofaşizm tepkisi verecektir. Sistem bakışıyla ele alınmalıdır. Sürekli büyümeyi dayatan bu sistemi d e ğ i ş t i r m e l i y i z. Küresel Kuzeyin, sömürgeci eğilimi bırakıp Küresel Güneyle dayanışma içinde hareket etmesi gerekiyor.

Giriş

Biyoçeşitlilik bozulup örneğin böcekler yok olduğunda besin zinciri boyunca önce bunlarla beslenen sürüngen ve kuşlar, sonra onlarla beslenen diğer türler derken insana kadar tüm canlı türleri yok olma tehdidi altındadır. 

Onbinlerce yıldan sonra toprak kalitesi bozuldu, küresel ölçekte yakalanan balık miktarı ilk defa azalıyor, okyanuslar ısınırken besin döngüleri/zincirleri bozuluyor, sıcaklık 3-4 derece yükseldiğinde deniz seviyelerindeki artışın 2 metreyi bulma ihtimali var (164 milyon insanın yaşadığı Bangladeş, New York-Amsterdam-Osaka gibi şehirler!). Himalayalardaki buzullar yenilenemediğinde sulama havzalarında kuraklık ve kıtlık görülebilir, böcekler kaybolduğunda polen/tozlaşma doğal döngüsü bozulacaktır. Yoğun nüfuslu bölgelerdeki ekolojik felaketler göçlere - savaşlara gebedir. Eşitsizlik/adaletsizlik kırılganlığı artırmaktadır.

Temiz enerji, döngüsel ekonomi, yeşil büyüme, teknoloji, ... tek başına çözüm değildir, asıl sorun "büyümek için büyümeye zorlayan KAPİTALİZMdir".

Çözüm degrowth (küçülme): ekonomyi güvenli, adil ve hakkaniyetli bir şekilde canlılar dünyasıyla dengeli bir hale getirmek amacıyla aşırı enerji ve kaynak kullanımını planlı bir biçimde azaltmaya dayanan yaklaşımdır. Doğayla barışık yaşamın ontolojisine ANİMİZM deniliyor. Sadece ekonomik sistemi değil, dünya görüşümüzü de değiştirmeliyiz.

Kapitalizm: Bir Yaratılış Hikayesi

Homo Sapiens türü 300.000 yaşındadır, bu dönemin sanayi devrimlerine kadar geçen 299.000 yılında doğayla barışık (animizm) yaşandı, sanayi devrimi sonrası antroposen denilen insan türünün hakim olduğu döneme girildi.

Feodalizm dağılırken köylüler kendi kendine yeten-özgür-adil bir toplum oluşturdular. Ancak soylular ve kilise bundan rahatsız olunca ortak alan kullanımlarını silah zoruyla engellediler, etrafına çitler çekerek seçkinlere verdiler. Buna çitleme tabir ediliyor. Böylece kollektif kullanım ve yönetim altındaki geniş alanlar halktan alındı, toplum "mülksüzleştirildi". Artık yaşamak için bu alanlarda hayvan otlatamayan, tarım yapamayan köylüler mecburen işçi oldular. Buna Adam Smith "ilksel birikim (prime)" derken, Karl Marks "ilkel birikim (primitive)" dedi. İddia edildiği gibi gönüllü ve aşamalı bir dönüşüm değildi.

Avrupalı soylulara ve kiliseye bu yetmediğinde sanılanın aksine "keşif tutkusuyla" değil, papanın Portekiz ve İspanya arasında bölüştürdüğü dünya kavramına uygun olarak "zenginleşmek" için denizlere açıldılar. Kıymetli madenleri, pamuk-şeker gibi ticari hammaddeleri sömürgeci olarak sahiplendiler. Hammadde temini yetersiz kaldığında köle ticaretiyle emek temin ettiler. 

Dolayısıyla bugünün gelişmiş ülkeleri (küresel kuzey) dünya kaynaklarını hor kullanarak-kirleterek, silah zoruyla emek-hammadde sömürüsü yaparak yıllar içinde sermaye birikimini sağladı. Ancak üretilen mallar için pazar ihtiyacı vardı ve böylece asimetrik ticaret kurallarıyla küresel güneydeki "gelişmekte olan ülkeler" kullanıma açıldı (sömürgecilik 2.0).

John Locke (1689)'a göre üretim artışı refah getirecektir ve doğaya hükmedilmelidir. David Hume (1752)'a göre kıtlık varken yoksullar daha üretkendir. Francis Bacon (1561-1626)'a göre bilim, doğaya işkence ederek sırlarını öğrenmelidir ve doğa işe koşulmalıdır. Rene Descartes (1630)'a göre insan biriciktir, türlerin efendisidir ve diğer her şey maddedir, insanın hizmetindedir. Immanuel Kant (1700)'a göre önemli olan insandır, diğerlerine hiç bir sorumluluğumuz yoktur.

Yıkım Makinesinin Yükselişi

Teknoloji sadece emek ve sermaye verimini artırmaz aynı zamanda doğal kaynak kullanımını da artırır. Karl Marx'a göre insan ihtiyaçlarını karşılamak için üretir. Kendisinin üretemediklerini alabilmek için ihtiyacından fazla üretir, satar ve ihtiyacı olan diğer ürünü alır. Ürüne M(Meta) ve paraya P dersek bu ilişki M1 -> P -> M2 gibi yazılabilir.

Ancak kapitalizmde motivasyon ihtiyaç değil, paradır. Dolayısıyla para kazanabilmek için üretim yapılır, elde edilen para yeni üretimlerde kullanılarak tekrar paraya çevrilir, sürekli büyüme sağlanır. Bu da P -> M-> P' -> M' -> P'' -> M'' -> P'''.... döngüsüdür. Bir virüs gibi, doğal sınırı olmayan büyüme "kanserdir".

Kapitalizmin varlığı yıllık %3 gibi masum bir büyüme oranına bağlıdır. Ancak bunun bileşik faiz olduğunu ve üssel bir ilişki yarattığını unutmayın. 23 senede ikiye katlanır.  Bu uğurda zorbalıkla çitleme, sömürgecilik, köle ticareti, neoliberalizm, sınırlı sorumluluk içeren Anonim Şirket, tüzel kişilik, borsa, hissedar, kısmi rezerv bankacılığı, kredi değerlemeleri,.... yapıldı, yapılacak..

Simon Kuznets GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) fikrini geliştirdiğinde bunun dengeli-adil bir ölçüm için yeterli olmayacağı uyarısını yapmıştı ama uyarısı görmezden gelindi. Örneğin ağaç diktiğinizde GSYH artmıyor ama ağacı kesip masa yaptığınızda GSYH artıyor! Yaşlı annenize evinizde baktığınızda GSYH artmıyor ama annenizi huzurevine bıraktığınızda GSYH artıyor! 

Robert Kennedy (1968) "GSYH zekamızı, cesaretimiz, bilgeliğimizi, eğitimimizi, merhametimizi, ülkemize sadakatimizi (...) ölçmüyor, hayatı yaşamaya değer kılan şeylerin haricinde ne varsa onları ölçüyor". Çin'de Xi Jinping 2013 itibariyle artık GSYH nin ilerleme ölçeği olarak kullanılmayacağını ilan etti.

Neoliberalizm (Reagan ve Thatcher) uluslararası kurumlarda (Washington Konsensüsü: IMF, WTO, UN,..) adil olmayan temsil kurallarıyla, adil olmayan ve sömürgecilik 2.0 olarak değerlendirilen asimetrik ticari kurallar, ekonomik yapılanma programları, dış borca bağımlı hale getirme, korumacı eğilimlerin kaldırılması,... gibi uygulamalarla küresel güneyin sömürüsüne yol açtı. Küresel gelir adaletsizliği giderek yükseldi. 

Zenginleşme, refahı getirmedi. Önemli olan GSYH miktarı değil, nasıl paylaşıldığıdır. GSYH artarken beraberinde malzeme ayak izi, enerji kullanımı ve atıklar da arttı. Yenilenebilir enerji, fosil enerjinin ikamesi değil, artan enerji kullanımı nedeniyle ancak ilavesi olabildi.  Ülkeler arasındaki eşitsizlikler kişi başına yapılan hesaplamalarda daha belirgin hale geliyor. Büyümenin doğal sınırı gezegenin eşikleri (Kate Raworth) olmalıdır.

Zenginler üretimi tedarik zinciri boyunca güneye aktararak aynı zamanda emisyonlarını da güneye bırakıyorlar. Üstelik güneyin kaynaklarıyla ve güneyi kirleterek yapılan bu üretimden elde edilen kazançlar vergi cennetlerine aktarılarak güneyde vergi kaybına da neden oluyorlar.

Küresel Kuzey'in, Küresel Güney'e iklim borcu vardır!

Küresel nüfus artışı güneydedir ancak iklim afetleri vb nedeniyle giderek artan ölümler de güneydedir. "Birkaç zengin ülkenin yarattığı aşırı salınımın yoksul ülkelerdeki milyarlarca insana zarar verecek olması bir insanlık suçudur ve bunu en açık biçimiyle dile getirebilmeliyiz."


Bizi Teknoloji Kurtarabilir mi?

Paris Anlaşması, gönüllülük esaslıdır. İmzalayan tüm ülkeler taahhütlerini gerçekleştirseler bile küresel ısınma artmaya devam edecek.

KYDEB (Karbon Yakalama ve Depolama Esaslı Biyoenerji) (BECCS-Bioenergy with Carbon Capture and Storage) için dünyanın dört bir yanında çok büyük fidanlıklar oluşturulacak, bunlar büyürken CO2 çekecek ve ardından kesilip yakılarak enerjiye dönüştürülecek, bacadan çıkan karbon toplanarak yer altına gömülecekti. Ancak bunun için dünyadaki ekilebilir arazilerin 2/3 ü gerekiyor!

Yenilenebilir enerjiye geçiş metal ve nadir toprak elementi madenciliğinde müthiş bir artış gerektiriyor, bunun da ciddi ekolojik ve toplumsal maliyetleri var. Dünya Bankası 2017 raporuna göre küresel enerjiyi yenilenebilir olarak karşılamak için gereken altyapıya 34 milyon ton bakır, 40 milyon ton kurşun, 50 milyon ton çinko, 162 milyon ton alüminyum ve en az 4.8 milyar ton demir gerekiyor.

Elektrikli arabalara geçmek yetmez, toplam araba sayısının azaltılması gerekiyor. Bataryalarda temel element lityum ve bir ton lityum elde etmek için iki milyon litreye yakın su tüketiliyor. Üstelik bu madenlerin önemli bölümü küresel güneyde ve sömürgeci dürtüsüyle küresel kuzey bu madenler için yıkıcı olma riski taşıyor.

Nükleer enerji santralleri, artan iklim afetleri döneminde büyük riskler taşıyor.

Hizmet sektörüne geçişle kuzeyde emisyon azldı ancak tüketim malları güneyde üretildiği için emisyonlar güneye aktarıldı. Hizmetten kazanılan parayla mal alındığı için üretim ve buna bağlı doğal kaynak kullanımı-kirlenme artmaya devam ediyor.

Jevons Paradoksu: teknolojiyle gelen verim artışı refah getireceiğne daha çok üretim-kar dürtüsüyle daha fazla enerji-malzeme-emek kullanımına yol açıyor.

Geri dönüşümde malın evsafı bozulur, dolayısıyla her defasında sıfır hammadde kulanımı ve enerji tüketimi gerekir. Geri dönüşüm için toplama ve döngüsel ekonomiye katılım çok düşük orandadır. 

İyi Yaşamın Sırları

Eğitim ve toplumsal cinsiyet eşitliği "farkındalık" sağlamak için kritik önemdedir. GSYH'nın  büyüklüğü, örneğin ortalama ömür gibi refah tabanlı parametrelerde olumlu etki etmeyebiliyor. Yüksek insani kalkınma seviyelerine yüksek GSYH olmaksızın ulaşılabiliyor.

Yüksek gelirli ülkelerin sürekli büyüme mücadelesi, eşitsizliği ve siyasi istikrarsızlığı artırıyor, aşırı çalışma ve uykusuzluktan doğan stres ve depresyon gibi sorunlara, kirlilik yüzünden yaşanan hastalıklara, diyabete, kalp hastalıklarına yol açıyor.


Easterlin paradoksu: Toplam yaşam memnuniyeti ve refah ölçeklerinin GSYH ile ilişkisi zayıfıtr.

Eşitsizlik azalınca ekolojik baskı da azalıyor. Kamu hizmetleri neredeyse her zaman özel sektördeki muadillerine göre daha az kaynak kullanıyor.

Önemli olan gelirin kendisi değil, gelirin "refah satın alma gücüdür".

Frantz Fanon (1960) devrimci bir fikir ileri sürdü: Avrupa'nın tükendiğini, Avrupalılar gibi olmaya çalışmanın boşa çaba olduğunu, önümüze koyulan ve güya bizi Avrupalı yapacak tüm kurum/uygulamalardan çıkmamız gerektiğini söyledi. Böylece sağlık hizmetlerini, eğitimi, su hakkını, barınmayı, sosyal güvenliği güvence altına alan sosyal ve kapsayıcı politikaları; toprak reformunu; gümrük vergileri ve teşviklerle yerli üretim desteğini; emeğin korunarak adil ücret-gelir paylaşımını; fosil yerine yenilenebilir ve daha az tüketilen enerji kaynaklarına geçişi işaret etti.

Bu söylenenlerin Mustafa Kemal Atatürk'ün devletçilik ve halkçılık ilkelerine benzerliğine dikkatinizi çekmek isterim.

Dünyadaki herkesin günlük 7,40 USD lik yoksulluk sınırından kurtarmak için gereken para on trilyon dolar ve bu parayı en zengin %1 lik kesimden aldığımızda onlar hala en zengin kesim olmaya devam ediyor... 

  • Gelir günceldir, varlık birikimlidir; varlık vergisi gereklidir! 
  • Vergi cennetleri önlenmelidir. 
  • Küresel ölçekte ve yerel şartlara dikkat edilen asgari ücret olmalıdır. 
  • Uluslararası kurumlar devam edecekse tüm ülkelere adil/eşit temsil hakkı sağlanmalıdır. 
  • Güneyin süregelen dışborçlarında hiç değilse faizler bir kereye mahsusu silinmelidir.
  • Fosil yakıt sübvansiyonu ve askeri harcamalar yerine yenilenebilir enerji ve kapsayıcı hizmetlere yatırım yapılmalıdır.
  • Kapitalist dönüşüm/değişim değeri yerine kullanım değeri öne çıkarılmalıdır.
  • Planlı eskitmeye (kasıtlı verimsizlik/kalitesizlik) engel olunmalıdır.
  • Reklamlar azaltılmalı, suni talep/manipülasyon önlenmelidir.
  • Sahiplik yerine kullanıcılık özendirilmelidir.
  • Gıda israfına son verilmelidir.
  • Ekolojik yıkıma sebep olan sektörler küçültülmelidir.
  • Bankaların senyoraj yetkisi ellerinden alınmalıdır.
  • Doğayla barışılmalıdır.



26 Kasım 2023 Pazar

Sürdürülebilirlik Standartları sürdürülebilirliği sabote ediyor! / Kasım 2023 / Satınalma Dergisi, 7 gün 7 gündem

Ağustos 2023 tarihli ve Bill Baue tarafından hazırlanan e-kitap doğru bildiklerimi tekrar gözden geçirmeye zorladı: The Lost Decade: Sustainability Standards Sabotage Sustainability. 

Yazarın en popüler sürdürülebilirlik standart raporlaması olan GRI (Global Reporting Initiative) kurucularından Allen White ile Kasım 2013 tarihinde yaptığı röportajda “on yıllık bir dönemin kaybedildiği, bir bu kadarını daha kaybetmeye dayanamayacağımız” vurgulanıyor.
Uçurumdan yuvarlanmak üzere olan bir araçta olduğunuzu ve içerdekilerin durmak / yön değiştirmek yerine, yeni araçlara navigasyon – ABS sistemleri takılması konusunu tartıştığını düşünün!

Sabotaj iki ana şekilde gerçekleşiyor: Birincisi, küresel etkiler yerine şirket seviyesine “izole edilerek” ve ikincisi, gerçekten önemli olan eşik değerler yerine geçmişle ve daha dar içerikle kıyaslayarak… GRI (Global Reporting Initiative), ISSB (International Sustainability Standard Board), ESRS (European Sustainability Reporting Standards), SASB (Sustainability Accounting Standards Board), IIRC (International Integrated Reporting Council) kurumları kronolojik sırada değerlendirilmiştir.

GRI 2002 – Özgün sürdürülebilirlik (authentic sustainability): 1997 senesinde GRI kurulduktan sonra sürdürülebilirlik bağlamı kavramını getiren G2 versiyonunu 2002 senesinde yayınlamıştır. Önemli bir gelişmedir, küresel etkiyi esas alan eşik değerlere vurgu yapılmıştır. Olumlu bir adımdır.

GRI 2006 – Bağlamsal Önem (context-based materiality): 4 ana prensiple (önemlilik, paydaş katılımı, sürdürülebilirlik, tümlük) kapsam belirleyen G3 versiyonu yayınlanmıştır. Önemlilik sosyal-çevre etkisinin finansal etkiyle kıyaslanarak belirlenmesi istenmektedir. Firmanın raporlamasını içten-dışa (firmanın paydaşlar ve yakın çevresine etkileri) ve dıştan-içe (küresel konuların firmaya etkileri) bağlamında yaparak bütüncül (holistic) bir yaklaşım göstermesi beklenmektedir.

GRI 2011 – Sabotaj başlıyor (sabotage): GRI, G3.1 adıyla “masum” bir güncelleme yapmıştır. Ana kavram aynı kalmış gibi görünse de Önem Matrisi grafiğindeki yatay eksen değiştirilmiştir. Yatay eksen “Ekonomik – Çevre – Sosyal Etkilerin Önemi” yerine “Şirket için önemi” olmuştur. Artık firmalar gezegene etkilerini değil, kendi etraflarını düşünmekle yetinebilecektir. Bu sonun başlangıcıdır. Sustainable Brands Aralık 2011’de bu gelişmenin sakıncalarını açıklayan bir makale yayınlamıştır. Dahası Ford şirketi 2004-2005 sürdürülebilirlik raporunda, yani henüz GRI güncellemesi yapılmadan, bu yaklaşımdan söz etmiştir!? Nasıl bunu önceden bilebilirler diyebilirsiniz. Sebebi belki de Ford’un GRI ana kurucularından biri olmasıdır!

GRI 2013 – Görmezden geliş: Sürdürülebilirlik Bağlamı uygulaması için kılavuzluk yapmayı red ettiği G4 versiyonu yayınlanmıştır. Kamusal geri bildirimlerdeki itirazlar bu versiyonu durduramamıştır. Sürdürülebilirlik raporlamasının esaslarını belirleyen kuruluş bu konuda kılavuzluk etmek istememiştir!

SASB 2013 – Standart, sürdürülebilirlik istemiyor: SASB gezegenin sınırları ve eşik değerlerin akademisyenlerin işi olduğuna, dahası kendi kontrolünde olmayan bu alanlarla ilgili firmaların sorumlu tutulamayacağına inanmıştır. Başka bir ifadeyle gezegenin kaynaklarını kullanan, kirleten firmalar verdikleri zararlardan sorumlu değillerdir! Kamusal geri bildirim itirazları bu yaklaşımı da durduramamıştır.

IIRC 2013 – Gezegenin sınırları mı? 2010 senesinde kurulmuştur. Gezegenin kaynaklarını ve eşik değerleri başka bir açıdan ele almıştır. Sınırlı kaynakların insanlığın mal-hizmet ihtiyaçlarını karşılamak üzere “mutabık kalınabilecek” eşik değerini ve bu eşik içinde ilgili kaynakların nasıl paylaşılacağını tartışmaya açmıştır. Kapitalist bir yaklaşımdır, artık “sürdürülebilirlik bir metadır” ve elbette pazarlık edilebilir!

ESRS 2014 – 2022 – Avrupa standardı: Avrupa Birliği gezegenin sınırlarını “biyo-fizik gerçeklik” yerine, IIRC’ nin ekonomik yaklaşımından ayrılarak politik pazarlık konusu olarak ele almıştır. Finansal ve Çevre-Sosyal Önemlilik konularını Çifte Önem (Double Materiality) adıyla yeni bir kavram gibi öne çıkarmıştır ancak bu kavram zaten GRI G3 versiyonunda vardır.

GRI 2020 – Performansa gerek yok… Exposure Draft of the GRI Universal Standards yayınlanmıştır. Standartta, kaynakların iyiyle kötüyü ayırt etmek için kullanılabilecek paylaşımı, eşik değerleri, hedefleri veya kıyaslama noktaları yoktur. GRI hala uygulamada rehberlik etmemektedir. Özetle raporlamanın özünü öldürmüştür (GRI has eviscerated the heart of sustainability reporting).

IIRC 2020 – Gezegenin sınırlarına yaklaşırken… Consultation Draft of the International <IR> Framework yayınlanmıştır. Aslına bakılırsa gezegenin sınırlarına yaklaşmak bir tarafa dokuz sınırın dördü çoktan aşılmıştır! IIRC kaynak sıkıntısına dikkat çekerken firmaları gezegene etkileri konusunda harekete geçmeye zorlamamıştır.

ISSB 2021 – 2023 – Elinde barut izi var! S1-General Sustainability-related disclosure requirements ve S2-Climate-related disclosure requirements dokümanları yayınlandı. IIRC ve SASB birleşerek VRF (Value Reporting Foundation) oluşturmuş ve sonrasında COP26’da IFRS (International Financial Reporting Standards) tarafından desteklenmiştir. Bu dokümanlarda gezegenin sınırlarına dair eşik değerlere yer verilmemiş ve firmaların çevreye etkisi yerine çevrenin firmalara etkisine odaklanılmıştır. Gelinen noktada sürdürülebilirlik ISSB standartlarında aynı anda her yerde bulunan ve görünmez bir kavrama dönüşmüştür (Sustainability is simultaneously ubiquitous and invisible in the ISSB standards).

ESRS 2022-2023 – Umudumuz… Delagate Act yayınlanarak ESRS1 ve ESRS2 zorunlu tutulurken, 5 çevresel – 4 sosyal – 1 Yönetim standardı “gönüllüye” değiştirildi. Gezegenin sınırlarına ilişkin eşik değerlerin konu edildiği standartların tekrar zorunluya çevrilmesi gerekmektedir. Her şeye rağmen GRI standardın yanaşmadığı eşik değerleri benimseyen ESRS, gelecekte gezegene faydalı olabilecek standart olarak umut vericidir.

Sürdürülebilirliğe en çok zarar verenler arasında maalesef sürdürülebilirlik standartlarını oluşturan kurumlar da vardır. 

Kaynak: Bill Baue, The Lost Decade: Sustainability Standards Sabotage Sustainability, August 2023

11 Kasım 2023 Cumartesi

Yayınlarım...

Maltepe Üniversitesinde Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi doktora programı öğrencisiyim. Dersli dönemlerimi tamamladım. Yeterlik sınavını geçtim. Tez Önerisi aşamasındayım.

Linkedin profilime ve Linkedin üzerindeki Scai.Tech sayfama bu bağlantılardan ulaşabilirsiniz.

Bu yazıyı "içindekiler" niyetiyle oluşturdum. 

Akademik dergilerde yayınlanan yazılarımı ve youtube üzerinde izlenebilen videolarımı derlemeye gayret ettim.


Akademik yazılar

  1. Gelir Dağılımı Adaletsizliğini Azaltmak İçin Simülatörlü Program Önerisi: İstanbul Üniversitesi yayını olan Sosyal Siyaset Konferansları Dergisinde Temmuz 2023 tarihinde yayınlandı. 
  2. Sadeleştirilmiş kısıt-tampon-bağ (S-DBR) ve yalın-hat dengesi yöntemlerinin simülasyonla kıyaslanması: Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi yayını olan NÖHÜ Mühendislik Bilimleri Dergisinde Ekim 2023 tarihinde yayınlandı. Makalede söz edilen S-DBR simülasyon modeline ve yalın simülasyon modeline erişebilirsiniz.
  3. Trafik Akışı İyileştirmesinin Trafik Sıkışıklığını Azaltmaya Etkisi: Simülasyonlu Alternatif Bakış: ODTÜ yayını olan Trafik ve Ulaştırma Araştırmaları Dergisinde Ekim 2023 tarihinde yayınlandı.

Video - TV yayınlar

  1. Üç mesaj ve üç çağrı: Küresel Kalkınma Amaçları, sürdürülebilirliğin zaman içindeki erozyonu, gelir dağılımı adaletsizliğine ilişkin simülatör fikri, gençlere finansal okuryazarlık için "oyunlu" eğitim ve destek çağrısı içeren 35 dakikalık Üniversite TV yayınıdır, Kasım 2022 tarihlidir. 
  2. Tekstil Sektöründe Sürdürülebilirlik: Yeşil Büyüme kanalında Kasım 2023 tarihinde yayınlanan 80 dakikalık röportajdır. KOBİ ölçeği için sürdürülebilirliğin neden önemli olduğu, nasıl sağlanacağına dair yapılabilir yol haritası üzerinde konuşulmuştur.

Trafik Akışı İyileştirmesinin Trafik Sıkışıklığını Azaltmaya Etkisi: Simülasyonlu Alternatif Bakış / 2023 / makale

ÖZ: Çalışmanın amacı büyük şehirler için çevre yolunda dinamik trafik akışına uygun düzenlemelerle akışı iyileştirerek emisyonu azaltmak, seyahat süresini uzatan beklemeleri azaltarak yakıt tasarrufu sağlamaktır. Bir çevre yolundaki trafik akışı için farklı kuralları içeren senaryolar Goldratt Research Labs tarafından AnyLogic üzerinde hazırlanan Traffic Flow paket simülatörü kullanılarak operasyonel bazda kıyaslanmıştır. Yaygın kullanılan statik ve sensörlerle desteklenen hibrit uygulamalar yerine trafik yoğunluğuna dayalı katılım sınırı içeren dinamik sistem kullanıldığında yoldan geçen araç sayısı artmakta ve seyahat süresi kısalmaktadır. Büyüyen şehirler ve artan lojistik hacim çevre yol düzenlemesini gerektirmektedir. Özellikle transit geçişlerdeki yerleşim yerlerinde ve trafik yoğunluğu yaşanan büyük şehirlerde mevcut trafik sensörleriyle bağlantılı olarak kullanılabilecektir. Çevre yolu trafik düzenlemeleri arasında İstanbul’da uygulanmayan akıllı sinyalizasyon, yan yolun akıllı geçiş tercihine bağlanması, yola katılım sınırlaması, otoyolda trafik sinyalizasyonu gibi alternatifler simülasyon ortamında değerlendirilmiştir. Metot içindeki acil geçiş – araba – kamyon kurgusu, iş dünyasındaki acil işler – normal kapsamlı işler – geniş kapsamlı işler olarak yorumlandığında proje yönetimi için de geçerli görünmektedir.

Anahtar kelimeler: çevre yolu, trafik akışı, akıllı sinyalizasyon, simülasyon

Bağlantı: https://doi.org/10.38002/tuad.1274489 


12 Ekim 2023 Perşembe

Ekonomiler Büyümek zorunda mı? / Ekim 2023 / Satınalma Dergisi sayı 130

Görselleri içeren yayınlanmış yazıya bakabilirsiniz. Sürdürülebilirlik konusundaki ortak payda Birleşmiş Milletlerin Küresel Kalkınma Amaçları (UNSDG) gibi görünüyor. 

Ancak Gezegenin Sınırları (Planetary Boundaries)  kavramı bugün giderek bozulan insan-gezegen dengesini daha iyi vurguluyor.

SDG8-İnsana yakışır iş ve ekonomik büyüme amacını karşılamak için ekonominin büyümesi, büyümek için daha fazla üretmesi ve tüketmesi gerekiyor. Oysa UNSDG12-Sorumlu üretim ve tüketim amacında da daha az kaynak kullanımı, dolayısıyla daha az tüketim yani daha az üretim isteniyor. Geri dönüşümlü malzemeyle doğal kaynak kullanmadan üretim yapılabilse dahi, kalitenin korunması için entropi kanunu gereği olarak her seferinde “sıfır” hammadde ilavesi gerekecek, yine emisyon – atık oluşacaktır.  

Küresel ölçekte, her ülkede, ekonomik büyüme birinci önceliktir!

   

1968 yılında Robert F. Kennedy özetle “GDP (Gross Domestic Product, GSYİH-Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) bizi biz yapan değerleri dikkate almıyor” demiştir. GDP ile malzeme kullanım ve enerji tüketimleri paralel seyretmesine rağmen GPI (Genuine Progress Indicator, iyilik hali endikatörü) olumsuz etkilenmektedir.

Yoksulluğun giderilmesi için ekonomik büyümenin gerektiği iddia edilmektedir. Ancak GDP artışıyla ifade edilen ekonomik büyüme aslında gelir dağılımı adaletsizliğine yol açmaktadır. Jason Hickel “Yoksulluğun (kişi başına 5 USD/gün gelir) giderilmesi için GDP nin 175 katına çıkarılması gerektiğini ve bunun kaynak kullanımını da 175 kat artıracağını” söylemektedir.

Gelişmiş ülkelerin lehine önemli bir çarpıklık vardır. Gelişmenin bedeli olan kirlilik-iklim krizi vb sorunlar bugün tüm dünyaya mal edilmektedir. Bir yılda yenilenen kaynakların tüketildiği tarihi gösteren World Overshoot Days her sene daha da geriye gelmektedir. Dahası hiçbir ülkede sosyal ihtiyaçlar karşılanamamaktadır.  







Her şeye rağmen ekonomik büyüme istenmektedir!

Masum bir hedef gibi görünen %3 büyüme aslında 24 yılda iki katına ve 100 yılda 19 katına büyümek anlamına gelmektedir. Doğada hiçbir alanda bu ölçekte büyüme söz konusu değildir. Tek istisnası kanserdir ve kontrolsüz büyüme “ağır tedaviye” rağmen çoğu zaman ölümle sonuçlanmaktadır.

Dahası bu uğurda güvence John Kerry’ nin ifade ettiği gibi” henüz var olmayan teknolojilerdir”. Gerçekleşen bazı teknolojilerse henüz uygulanabilir-ölçeklenebilir halde değildir. Naomi Klein bu durumu “ekonomik sistemimiz doğayla savaş halindedir” şeklinde özetlemektedir. 

 



DEGROWTH akımı bu döngünün dışına çıkarak, homo sapiens’in gezegenle “barışmasını” öncelemektedir.

Degrowth  “aşırı tüketen ülkelerde, planlı-demokratik şekilde malzeme/ enerji tüketimini azaltarak küresel  iyilik ve adaleti sağlamak” tır.

Degrowth için iki aşamalı bir plan önerilmektedir:

Birinci aşama: İyilik halinin, ekonomik büyümeden ayrılması

·        Temel hizmetlerin sağlanması (eğitim, sağlık, toplu taşıma, barınma, gıda, enerji-su-internet için kotalı erişim)

·        Çalışma haftasının 3-4 güne düşürülerek mevcut işlerin paylaşılması (istihdam)

·        Yerel yönetim fonlamasıyla “isteyen herkese çalışma-iş garantisi” sağlanması

·        Çalışamayanlara veya çalışmak istemeyenlere asgari temel ücret verilmesi



İkinci aşama: Malzeme ve enerji tüketiminin azaltılması

·        Fosil yakıt, biftek, özel jetler, silahlar, tek kullanımlık ürünler, fast fashion, aşırı büyük konut inşaatları, ticari havayolları, uzun menzilli tedarik zincirleri gibi çevreye zararı olan endüstrilerin küçültülmesi

·        Planlı ürün ömrü (bilerek bozulması, güncellenmesi sağlanan ürünler) ve gıda atıklarının sona erdirilmesi

·        Reklamların iptal edilmesi

·        Sahiplik yerine “kullanım hakkına” geçilmesi


6 Ekim 2023 Cuma

Açık Öğretim ders kitaplarının zihin haritaları

DEPOLAMA VE ENVANTER YÖNETİMİ 


 










DIŞ TİCARETTE GİRİŞİMCİLİK











İSTATİSTİK











İŞLETME YÖNETİMİ











İŞLETMELERDE KARAR VERME TEKNİKLERİ












LOJİSTİK YÖNETİMİ












PAZARLAMA YÖNETİMİ












YÖNEYLEM ARAŞTIRMASI - I



21 Eylül 2023 Perşembe

Tekstil-Hazır Giyim Sektöründe Sürdürülebilirlik Görünümü / Eylül 2023 / Satınalma Dergisi sayı 129

Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakat (Green Deal), Özen Yükümlülüğü (Due Diligence), Artırılmış Tedarikçi Sorumluluğu (Extended Responsibility of Suppliers), Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (UN Sustainable Development Goals) paralelinde kişisel Tekstil-Hazır Giyim sektör değerlendirmemdir. Görselleri içeren yayınlanmış yazıya bakabilirsiniz.

Küresel bir sürdürülebilirlik eğilimi var. İklim değişimi çok bileşenli, etkileşimli ve devingen bir konu olmasına rağmen indirgemeci bakış açısıyla kimi zaman sadece izlenebilirlik veya sürdürülebilir elyaf kullanımı veya karbon emisyonunu azaltmak gibi tekil başlıklara odaklanılıyor. Dr. Howard Dryden’ın 2022 tarihli makalesine bakmak isteyebilirsiniz.

Bu çerçeveden bakıldığında UN SDG13-İklim Eylemi, SDG14-Sudaki Yaşam ve SDG15-Karasal Yaşam amaçları doğrudan çevreyle ilgiliyken, SDG12-Sorumlu Üretim ve Tüketim amacı aşırı üretimi önleyerek dünya kaynaklarının gereksiz tüketimini azaltmayı öncelemektedir. Ancak bu amaç SDG8-İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme amacıyla çelişkilidir. Ekonomik büyüme tüketim-üretimle sağlanırken SDG12 bunu azaltmaktan söz etmektedir. Birleşmiş Milletler Türkiye sayfasında hedefleri alt amaçlarıyla birlikte bulabilirsiniz.

Benzer şekilde AB Yeşil Mutabakat kapsamında AB bölgesini “kimyasallardan-ambalaj atıklarından” koruyarak temiz tutmayı, bu konuda AB merkezli firmaların maliyet kaygısıyla AB dışındaki üretimlerinde sorumsuz davranmalarını önlemek üzere Özen Yükümlülüğünü ve Artırılmış Tedarikçi Sorumluluğunu, iklim eylemlerine katkı sağlamak üzere yeşil enerji kullanımı ve Sınırda Karbon Düzenlemesini gündeme almıştır. 

AB merkezli markaların Türkiye çalışma pratiği bu mevzuata göre zaman içinde değişmeye başlamıştır. Markalar, tedarikçilerinden izlenebilirlik, sürdürülebilir elyaf ve sipariş takip ettikleri portallara kayıt olmalarını ve beyan usulüyle veri girmelerini istemektedir. Girilen verinin bir kısmı üçüncü taraf belgelendirme kuruluşları (Intertek-SGS-BV gibi sosyal-çevre uygunluk, test hizmetleri; Control Union-USB-GCL gibi sürdürülebilir elyaf sertifikalama hizmetleri; Bettercotton gibi iyi uygulamalara katkı hizmetleri) tarafından desteklenmekte, bir kısmı yine üçüncü taraf denetim kuruluşları tarafından rastgele denetimlerle doğrulanmaktadır.

Mevzuat dijital pasaport adıyla ürün etiketlerinden izlenebilme kabiliyetini arzu etmektedir. Çeşitli firmaların bu konuda farklı alternatifleri (Oekotex Made In Green, Renoon, Haelixa gibi) vardır ancak henüz sektörel mutabakat sağlanamamıştır. Tedarik Zincirleri seviyeleriyle tarif edildiği için To-T1-T2-T3-T4-T5 olarak ayıracak ve üçlü muhasebe (Triple Bottomline: PPP: People, Planet, Profit; Sosyal-Çevre-Yönetim) başlıklarında değerlendireceğim. Her ana başlıkta bildiğim programları, AB yaklaşımını ayrıştırmaya ve kanımca boşluk olan alanları göstermeye gayret edeceğim.

Önce söz konusu programları kısaca hatırlayalım:

·        GOTS: Global Organic Textile Standards kuruluşunun prestijli organik ürün belgesidir, kimyasal yönetimi, kurum içi izlenebilirlik ve sosyal kurallar (adil ücret sorgusu vardır) içerir. Ürüne verilen belgedir, GOTS onaylı logoyu ürün etiketlerinde kullanma zorunluluğu genellikle markaların GOTS belgeden kaçınmasına yol açmaktadır. Kurumlar kapsam sertifikasıyla ve işlemler kütle denkliğine uygun olarak transfer sertifikasıyla belgelendirilir, portala kayıt edilir.

·        GRS: Global Recycled Standard, Textile Exchange tarafından geri dönüşüm için sağlanan sertifikadır. Genellikle polyestere özgü olduğu sanılmakla birlikte her elyaf (örnek pamuk) için geri dönüşüm söz konusu olabilmektedir. GOTS gibi ürüne verilir, kimyasal yönetimi, kurum içi izlenebilirlik ve sosyal kuralları (adil ücret sorgusu vardır) içerir. Textile Exchange onaylı logoyu ürün etiketlerinde kullanma zorunluluğu markaların mesafeli durmasına neden olmaktadır. Kurumlar kapsam sertifikasıyla ve işlemler kütle denkliğine uygun olarak transfer sertifikasıyla belgelendirilir, portala kayıt edilir.

·        OCS: Organic Content Standard, Textile Exchange tarafından sağlanır. Sadece izlenebilirlik ve çok temel sosyal kuralları içermesi ve uygulaması-sağlaması-maliyet uygunluğu kolaylığıyla özellikle atölyeler tarafından tercih edilmektedir. Ürün etiketlerinde logo kullanma mecburiyeti olmaması markalar açısından da uygun bulunmaktadır. Kurumlar kapsam sertifikasıyla ve işlemler kütle denkliğine uygun olarak transfer sertifikasıyla belgelendirilir, portala kayıt edilir. In-conversion programıyla tarlaya kadar uzanmaktadır. Pamukla sınırlı değildir.

·        RCS: Recycled Claim Standard, Textile Exchange tarafından sağlanır. Sadece izlenebilirlik ve çok temel sosyal kuralları içermesi ve uygulaması-sağlaması-maliyet uygunluğu kolaylığıyla özellikle atölyeler tarafından tercih edilmektedir. Ürün etiketlerinde logo kullanma mecburiyeti olmaması markalar açısından da uygun bulunmaktadır. Kurumlar kapsam sertifikasıyla ve işlemler kütle denkliğine uygun olarak transfer sertifikasıyla belgelendirilir, portala kayıt edilir. Polyesterle sınırlı değildir.

·        BCI / BCP: Better Cotton Initiative / Better Cotton Platform Sertifika programı değildir, pamuk tarlalarındaki üretim-üretici-hayat-çevre şartlarını iyileştirmeyi hedefler. Çırçıra kadar fiziki ayrım ve kütle denkliği gözetir, çırçırdan perakendeye kadar sadece kütle denkliği takip eder, ayırma yoktur, ürüne verilen bir belge değildir, dünyanın herhangi bir yerindeki bir pamuk çiftçisine veya pamuk tarla ekosistemine katkı yaptığınızı gösteren bir nevi “kontür” sistemidir. Markalar ve iplikçiler üyelik, diğer tedarikçiler platform kullanımını tercih eder. Tedarik zinciri boyunca platform üzerinden işlem belgesi düzenlenebilir.

·        REEL: Cotton Connect bir İngiliz sosyal kuruluşudur, izlenebilirlik için Haelixa iş birliğiyle TraceBale yazılımını kullanır, hizmete erişim ücretlidir. Çırçırdan başlayarak pamuk DNA sı üzerinde insana ve çevreye zararı olmayan bir iz bırakılır ve gerektiğinde özel cihazlarla okunarak ürünün orijini belirlenir. Odaklandığı alan tarladan çırçıra kadardır, sosyal kurallar ve çevre bilinciyle pamuk – keten tarımını ve bu ürünlerin tedarik zincirlerini iyileştirmeyi hedefler.

·        Euro Flax: Bureau Veritas tekelinde ve Fransa merkezli bir keten menşei belgelendirmesidir. Çok yavaş işleyen bir süreç tecrübe ediyorum.

·    Sorumlu Viskon: Lenzing, Birla, Canopy Renewcell, Naia gibi çeşitli formatlarla sorumlu viskon üretimini izleyebilmeyi amaçlar. Testlerle ürün doğrulaması yapılır. Ancak belgeli viskon kullanımının doğayı korumaya ne derece katkısı olduğu tartışmalıdır.

·        Diğer: Yün (RWS-Responsible Wool Standard), kaz tüyü (RDS-Responsible Down Standard), asetat, gibi çeşitli elyaflardır.

·        MRSL: Most Restricted Substances List Müşterilerin tedarikçi sözleşmelerinin ekinde yer alan çevre ve insan sağlığına zararlı kimyasalların listesidir. Bu listedeki malzemeler kullanılmamalıdır.

·        ZDHC: Zero Discharge of Hazardous Chemicals Çok ortaklı bir girişimdir, bir platform üzerinde sıfır çevresel zararlı atık seviyesine ulaşabilmek için yaş işlemlerin girdi, süreç ve çıktılarını iyileştirmeyi hedefler.

·        FEM: Facility Environment Module, Higg Index tarafından sağlanır, markaların öncülüğüne oluşan bir yapıdır, öz değerlendirmeyi takiben akredite üçüncü taraf kuruluşların doğrulamasını gerektirir. Seçilen baz yıla göre uygulama içindeki kriterlerde iyileşmeyi takip eder, %skor tayin eder, sistemde biriken veriyle kıyaslama fırsatı sağlar. Skor ve rapor bir yıl süreyle değişmez.

·        GTW: Green To Wear, ıslak işlemli üretimler için Inditex standardıdır, kimyasal kullanımı, atık su evsafı, testlerle doğrulama, üçüncü taraf denetimleri içerir.

·   Oeko-tex STD100: Süreçte ve üründe kimyasal kalıntı testlerindeki sonuçlara göre “temiz-güvenli” anlamına gelen sistem belgesidir.

·        ISO14001: Uluslararası Çevre Yönetim Sistemi Sertifikasıdır, yeterince etkin olduğunu düşünmüyorum.

·        ISO9001: Uluslararası Kalite Yönetim Sistemi Sertifikasıdır, yeterince etkin olduğunu düşünmüyorum.

·        Oeko-tex STeP: Çevre, kimyasal yönetimi ve sosyal konuları kapsayan skora göre sınıflandırma yapan, çift denetimli sistemdir. Öz değerlendirme portal üzerinde doldurulur, denetçi doğrulamaya gelir.

·        SEDEX: Supplier Ethical Data Exchange, İngiltere merkezlidir, markların öncülüğünde kurulmuştur, tekraralı denetimlerden sakınmak ve raporlama standardı oluşturmak amaçlıdır. Sadece akredite üçüncü taraf denetimi yapılması halinde Disney (FAMA) tarafından tanınır. Maliyet uygunluğu, skorlama yapmaması, çevrimiçi veya sahada denetim tekrarıyla düzeltme olanağı vermesi, diğer programlara göre daha temel seviyede olması nedeniyle sahada yaygın denetim programıdır. Kıta Avrupası müşterileri (özellikle Fransa) bu programı değil, BSCI programını isterler.

·        BSCI: Business Social Compliance Alliance, Kıta Avrupasının sosyal uygunluk programıdır, Sedex’e göre daha ağır şartlar içerir, tedarik zinciri boyunca yayılım beklentisi vardır, çevrimiçi düzeltme olanağı verir ancak düzeltmeler tamamlansa bile skoru güncellemez. Adil ücret sorgusu vardır. BEPI adıyla çevresel uygunluk programı da sağlamaktadır.

·        FSLM: Facilitt Social Labor Module Higg Index tarafından sağlanır, markaların öncülüğüne oluşan bir yapıdır, öz değerlendirmeyi takiben akredite üçüncü taraf kuruluşların doğrulamasını gerektirir. Puanlama % cinsinden yapılır her marka kendi sistemine uygun olarak değerlendirir, veriler genellikle SLCP sistemine aktarılır. Herhangi bir aksiyon takibine izin verilmez, skor ve rapor bir yıl süreyle sabit kalır.

·        Teknik Denetimler: Kalite güvencesini sağlayarak ürünlerin sevk gününde kalite kaynaklı gecikmesini önlemek ve olası müşteri şikayetlerini azaltmak üzere sipariş hayat döngüsünü takip eden önemli noktalarda işletmede kurulu sistemin değerlendirilmesidir. Firmalarda kimi zaman kalite ve denetim bağı kurulamayarak farklı departmanlara sorumluluk verilmektedir. Ancak doğrusu kalite güvence departmanının teknik denetimi kendiliğinden ve müşteri talebiyle yapılmasını sağlamak, uygunluğunu iyileştirmektir.

Değerlendirmemin özeti aşağıdaki tabloda görülmektedir. Soru işaretleri ilgili konuda henüz yeterli bilgi sahibi olmadığım alanlardır. Örneğin markalar kendi ülkelerinde bilinen çeşitli sosyal programları takip etmektedirler ancak bunları henüz incelemiyorum. Siyah renkle kapatılanlar geçersiz olanlardır, örneğin sentetik elyafta tarla konusu yoktur. Yeşil renkte olanlar bana göre kapsanması gerekirken henüz boş kalan alanlardır.

·        Sosyal Boyut: AB’ nin sosyal konulardaki yaklaşımı izleyebildiğim kadarıyla T3-İplik seviyesiyle sınırlıdır. Bu bölgede çiftçi için CC ve BCI etkindir, BCI da sosyal konular anılır ancak bir referans standart yoktur. CC mevcut sosyal standartlara benzer şekilde çiftçiler için bir sosyal kural seti önermektedir. Çırçırda sosyal kural konusu sadece CC de yer almaktadır. Her aşamada bir alt seviyenin sorumluluğu üst seviyedeki tedarikçiye verilmektedir ancak konfeksiyon firmalarının cirosu-gücü alt seviyedeki kumaşçılara göre son derece düşüktür, dolayısıyla konfeksiyon üreticisinin kumaş üreticisine yaptırımı neredeyse “yok” düzeyindedir. Markaların sosyal açıdan güvenli-şeffaf-izlenebilir tedarik zinciri algısında iplik-çırçır aşamaları eksiktir ve alt seviyelerdeki üreticilerin sorumluluğundan kaçınmaktadırlar.

·        Çevresel Boyut: AB’ nin çevre konusundaki yaklaşımı T2-kumaş/aksesuar üretimiyle sınırlıdır. İplik ve çırçır yoktur, tarlalar sadece gıda güvenliğiyle ilişkili olarak ele alınmıştır. OCS programı In-conversion olarak tarlaya kadar uzanmaktadır. Bettercotton izlenebilirliği çırçıra kadardır, tedarik zincirinin diğer aşamalarında izlenebilirlik beyana ve rastgele doğrulama denetimlerine tabidir. Lenzing ürün testiyle kullanılan elyafı kontrol eder, elyafın uygunluğu Lenzing beyanına göredir. Birla bir portal üzerinde izlenebilirlik sağlar ancak müşteriler siparişi portalda açmadan portal kullanılamadığı için tecrübe etme şansım olmadı. Çevre denetimleri bir anlık “fotoğraftır”, yıl boyunca işleyişi tanımlamakta yetersiz kalır. Son olarak tahmine dayalı satış ve üretim işleyişi aşırı üretime – bazı ürünlerde aşırı stoka – bazı ürünlerde yetersiz stoka neden olmaktadır. Bu tavır miktar iskontoları sayesinde tedarik zincirinin tamamına sirayet etmektedir. Markaların çevresel açıdan sürdürülebilirlikleri denetim-belge koleksiyonundan ibarettir, “yasak savmadır”.

·        Yönetim Boyutu: Firmalar para kazanabildikleri sürece hayatta kalacak, dolayısıyla sürdürülebilirlik uğruna yapılan çalışmalar uzun soluklu olabilecektir. Mevcut yapıda tekrarlı ve pahalı denetimler, çeşitli portallara yapılan veri girişleri zaman almakta, maliyet yaratmakta ve yeterince etkin olmamaktadır. ISO9001 Kalite Yönetim Sistemi belgesi bence yeterince etkin değildir. Firmaların benzer içeriği dikkate aldıkları teknik denetim programları yine anlık “fotoğraftır”, denetimden sonra firmada alışılmış çalışma biçimi devam edebilmektedir. Yakın zamanda bazı markalarda final kontrol performansına (sadece geçme oranı değil, aynı zamanda ortalama hata puanı) göre teknik denetim tekrarı uygulamasına başlanmıştır.  Markaların, tedarik zincirinde sürdürülebilirlik için sağladıkları katkı sadece çeşitli programlara zorlamaktan ibarettir, olumlu uygulamaların fiyata yapılan ilavelerle desteklenmesi söz konusu değildir. Bulunurluk esaslı abonelik tarzı benzeri farklı iş modelleri tekstil-hazır giyim tedarik zincirinde henüz benimsenmemiştir.

Değerlendirmenin kişisel algım, anlayışım, tecrübe ve görgümle sınırlı olduğunu hatırlatmak isterim. Lütfen sorgulayarak yorumlayınız.